Yazan: Uzman Psikolog İrem Balandı
Bugünlerde sıkça duyduğumuz birkaç söylem var: “Hayat kısa, keyfine bak.” ”Yarın ölecekmiş gibi yaşa!”Bu söylemlerin arkasında yatan felsefi yaklaşımın adı hedonizm. İlk bakışta kulağa zararsız hatta sağlıklı gelebilir. Ancak günlük hazlara yönelmenin, yaşamı anlık doyumlar etrafında kurmanın uzun vadede ruh sağlığımıza nasıl etki ettiğini sorgulamak gerekiyor. Bu yazıda hedonizm ile mutluluğun aslında birbirinden ne kadar farklı olduğunu ve neden bu farkı artık ayırt etmekte zorlandığımızı birlikte inceleyeceğiz.
Hedonizm ve Mutluluk: Aynı Şey Değil
Psikoloji literatüründe mutluluk iki ana kavrama dayanır: hedonik mutluluk ve eudaimonik mutluluk (Ryan & Deci, 2001). Hedonik mutluluk, haz odaklıdır; iyi yemekler yemek, alışveriş yapmak, tatillere gitmek gibi anlık keyiflerle ilgilidir. Eudaimonik mutluluk ise kişinin yaşamında anlam ve amaç bulmasıyla ilişkilidir; sevdiği işi yapmak, başkalarına katkı sağlamak, kişisel değerlerine göre yaşamak gibi. Günümüzde hedonik mutluluk, pazarlama stratejileri ve sosyal medya etkisiyle o kadar öne çıkarıldı ki, eudaimonik mutluluğun derinliği ikinci plana atılıyor. Anlam yerine haz arıyoruz. Üstelik bunu çoğu zaman fark etmeden yapıyoruz.Bedelini de kaybedebileceğimiz belki de en kıymetli şeyle ödüyoruz; zaman…
Neden Ayırt Etmekte Zorlanıyoruz?
Bireyin haz ile anlamı karıştırmasının altında modern yaşamın hız ve tüketim kültürü yatıyor. Dijital çağda ödül sistemimiz hiç olmadığı kadar uyarılıyor: anında gelen bildirimler, hızlı teslimatlar, tek tıkla tatmin. Beynimizin dopamin sistemi sürekli kısa vadeli ödüllerle meşgul (Volkow et al., 2011). Bu da bizi uzun vadeli hedefler ve içsel doyum yerine, daha hızlı ve daha kolay ulaşılan keyiflere yönlendiriyor. Ancak kısa vadeli hazların sürekli tekrarı, bir süre sonra doyumsuzluk ve boşluk hissini de beraberinde getiriyor. Bu kısır döngüden kurtulmak ise mümkün fakat zorlayıcı bir süreç.
Hedonizme Kimler Daha Yatkın? Psikolojik ve Sosyo-Kültürel Dinamikler
Hedonizme yatkınlık tesadüfi değildir; genellikle bireyin gelişimsel öyküsünde, bağlanma stilinde, duygusal başa çıkma mekanizmalarında ve toplumsal koşullarında izleri olan bir yönelimdir. Klinik gözlem ve araştırmalar gösteriyor ki; duygusal boşlukla baş etmekte zorlanan, anlık rahatlama arayışına eğilimli, içsel doyum kaynaklarıyla temas kuramamış bireyler hedonik yaşama daha açıktır.
Erken çocukluk döneminde tutarsız ya da aşırı ödül-ceza sistemiyle büyüyen bireyler, duygularını tanımakta zorlanır. Özellikle “iyi hissetmek” için dışsal kaynaklara (örneğin yiyecek, eşya, onay, dikkat) koşullanmış bireylerde, yetişkinlikte de bu örüntü devam eder. Güvensiz bağlanma stillerine (özellikle kaçıngan ve kaygılı bağlanma) sahip bireylerde bu eğilim daha belirgindir. Çünkü bu bireyler, içsel olarak “sürdürülebilir bir bağ yoksa, en azından geçici bir rahatlama olsun” mantığıyla yaşarlar.
Ayrıca ergenlik ve genç yetişkinlik dönemleri, kimlik inşasının ve dışsal onay ihtiyacının en yoğun yaşandığı evrelerdir. Bu yaş grubundaki bireyler, özellikle sosyal medyanın etkisiyle dış görünüş, popülarite, statü ve tüketim göstergeleri üzerinden değer görmeye yönlendirildikçe, kalıcı içsel tatmin yerine geçici dışsal hazları tercih etme eğilimindedir. Bu da hedonik yaşam biçimini normalleştirir.
Psikolojik risk faktörleri arasında düşük benlik saygısı, öz-değerin performansa ya da fiziksel görünüme bağlanması, duygusal düzenleme becerilerinin zayıf olması, yalnızlık ve kronik stres hali gibi etkenler sayılabilir. Bu bireyler için hedonik aktiviteler (alışveriş, yeme, sosyal medya, flört) duygularını düzenlemenin bir yolu haline gelir. Bu noktada haz, bir lüks değil; adeta bir başa çıkma stratejisine dönüşür.
Sosyoekonomik bağlam da bu yatkınlığı etkiler. Tüketim kültürünün güçlü olduğu, bireysel başarıya aşırı değer verilen toplumlarda; rekabet, görünürlük ve anlık tatmin, psikolojik olarak teşvik edilen değerler haline gelir. Özellikle metropolde yaşayan, yoğun iş temposuna maruz kalan ve boş zamanlarını “verimli değerlendirmek” zorunda hisseden bireylerde hedonik yönelim daha fazladır. Burada haz, aslında boşluğu, yorgunluğu ya da duygusal ihmal hissini kapatmak için kullanılan bir dolgu maddesine dönüşebilir.
Son olarak narsistik özellikler taşıyan ya da borderline kişilik örüntüsüne sahip bireylerde de hedonik yönelim belirgin olabilir. Narsistik yapı haz ve ilgi odağı olmayı temel ihtiyaç haline getirirken, borderline örüntüde ani duygu dalgalanmaları ve boşluk hissi sıkça kısa vadeli doyum arayışıyla dengelenmeye çalışılır. Bu durumlar, yalnızca kişilik bozukluğu tanıları için değil; işlevsel olarak bu örüntülere yakın duran herkes için geçerli olabilir.
Hedonizmin Bedeli Ne Olabilir?
Sürekli haz peşinde koşmak, bireyin içsel kaynaklarını görmezden gelmesine, duygusal derinliğini kaybetmesine ve ilişkilerde yüzeyselleşmesine neden olabilir. Ayrıca hedonik alışkanlıklar sık sık bağımlılıklarla kesişir: yiyecek bağımlılığı, madde kullanımı, teknoloji bağımlılığı ve alışveriş bağımlılığı bu yapının yaygın örnekleridir (Robinson & Berridge, 2003). Kısa vadede bir rahatlama sağlasa da, uzun vadede depresif belirtileri, boşluk hissini ve tatminsizliği artırabilir.
Hedonizm ve Hormonlar: Beynin Kısa Vadeli Oyunları
Hedonizmin nörobiyolojik temelinde dopamin sistemi başrolde. Anlık hazlar, beynin ödül sistemini aktive ederek dopamin salınımına yol açar. Bu dopamin dalgalanmaları kişiye kısa süreli bir “iyi hissetme” hali sağlar. Ancak bu sistem sık uyarıldıkça tolerans gelişir; aynı etki için daha fazla uyarana ihtiyaç duyulur (Volkow et al., 2011). Bu da, bireyin giderek daha çok tüketime, uyarana veya aşırıya kaçan davranışlara yönelmesine neden olur. Bu döngüde serotonin dengesi de bozulabilir, bu da uzun vadede depresif ruh hali, irritabilite ve duygusal dengesizliklerle sonuçlanabilir. Yani haz odaklı yaşamak, ruhsal dengeyi sürdüren kimyasal yapılarla da çelişir.
Hedonizm Hangi Psikolojik Rahatsızlıklara Zemin Hazırlar?
Hedonik yönelimin kronikleşmesi, özellikle bağımlılık bozuklukları, depresyon, anksiyete bozuklukları, dikkat eksikliği ve dürtüsellik gibi tablolarla ilişkilidir. Sürekli dışsal ödüllerle uyarılan bireylerde içsel regülasyon mekanizmaları zayıflar. Özellikle doyumsuzluk hissi, başarıda ya da ilişkide bile “yetinmeme” eğilimi yaratır. Bu da bireyin benlik saygısını zedeler, gerçeklikten uzaklaştırır. Ayrıca yapılan bazı çalışmalar, aşırı haz odaklı yaşam biçiminin narsistik kişilik yapılanmalarını destekleyebileceğini de göstermektedir (Twenge & Campbell, 2009).
Aile ve Çevre İlişkilerinin Rolü
Bireyin hedonik yaşama yönelip yönelmeyeceği, büyük ölçüde erken dönem ilişki örüntülerinden etkilenir. Çocuklukta sınır koyamayan, aşırı ödül odaklı ya da tutarsız ebeveyn tutumları, bireyin kendi duygularını tanımadan dışsal uyarıcılarla baş etmeye yönelmesine neden olabilir. Ayrıca sosyal çevrenin değer sistemleri de belirleyicidir. Rekabetçi, tüketim odaklı, “mutluluğu gösterme” baskısı altındaki çevrelerde bireylerin anlam arayışına değil, haz arayışına yönelmesi daha olasıdır. Bu, özellikle sosyal medya üzerinden yayılan yaşam tarzı imajlarında açıkça görülür.
Hedonizmin Yaygınlaşmasıyla Nasıl Bir Gelecek Bizi Bekliyor?
Eğer hedonizm bugünkü ivmesiyle artmaya devam ederse, bireysel düzeyde daha fazla yalnızlık, dikkat dağınıklığı, ruhsal tükenmişlik ve bağlanma problemleri göreceğiz. Toplumsal düzeyde ise aidiyetin yerini performansın, dayanışmanın yerini bireysel tatminin aldığı, kısa vadeli ve yüzeysel ilişkilerin hakim olduğu bir kültür inşa edilecek. Anlam, sabır, derinlik gibi kavramların yerini “trend olmak”, “haz almak” ve “görünmek” alacak. Bu da özellikle genç kuşaklar üzerinde uzun vadeli zihinsel sağlık risklerini artırabilir.
Hedonizmin Psikolojik İyi Oluş Üzerindeki Etkileri:
2023 yılında yayımlanan bir araştırma,(Nduka, J. O. (2023). Impact of Hedonism on Human Psychology and Morality. Journal of Economics, Politics and Administration, 1(1), 23–34.) hedonik yaşam tarzının bireylerin psikolojik iyi oluşunu olumsuz etkileyebileceğini ortaya koydu. Çalışma, sürekli haz arayışının bireylerde moral değerlerin zayıflamasına,anlam arayışını körelttiğini ve insan doğasının bozulmasına yol açabileceğini belirtiyor. Bu durum, bireylerin uzun vadeli tatmin ve anlam arayışlarını engelleyerek, genel yaşam doyumunu azaltabilir.Özellikle bireyin içsel gelişim ihtiyaçları ve toplumsal sorumlulukları göz ardı ediliyor.
Gelecekte Hedonizmin Yeri: Alternatifi Anlam mı, Kaçınılmaz Son mu?
Hedonizm tamamen yok edilecek bir eğilim değil; ancak kontrolsüz yayılması bireyin içsel gelişimi önünde ciddi bir engel oluşturabilir. Psikoloji camiası olarak anlam odaklı yaklaşımları yaygınlaştırmak, ruh sağlığını sadece semptom üzerinden değil, değerler ve yaşam kalitesi üzerinden değerlendirmek giderek daha önemli hale gelecek. Gelecekte hedonizme karşı bir tür “anlam devrimi” yaşanabilir. İnsanlar bir noktada şunu fark edecek: “Bu kadar çok şeye sahip olup hâlâ neden eksik hissediyorum?”
Peki Çözüm Ne?
Çözüm mutluluğu yeniden tanımlamakta yatıyor. Mutluluğun sadece hissetmek değil, bazen zorlanmak, sabretmek, büyümek ve anlam aramakla da ilgili olduğunu hatırlamalıyız. Terapi sürecinde sıklıkla kullandığımız yaklaşımlardan biri de değer odaklı yaşamdır. Acceptance and Commitment Therapy (ACT), bireyin neye değer verdiğini fark etmesini ve yaşam kararlarını bu doğrultuda almasını destekler. Kısa vadeli hazlar yerine uzun vadeli anlamlara yönelmek, psikolojik esnekliği ve tatmini artırır (Hayes et al., 2006).
Sonuç: Haz Her Şey Değil
Haz alma kapasitemiz, yaşamın keyifli bir parçasıdır. Ancak yaşam sadece keyifli anlardan ibaret değildir. Mutluluk, zaman zaman acı çeken, mücadele eden, ama bu süreçlerde bile değerlerine sahip çıkan bir yaşamdan doğar. Klinik psikolog olarak gözlemim, bireylerin en çok anlam bulduklarında değil, anlam kaybettiklerinde terapiye başvurdukları yönünde. Belki de sorulması gereken soru şu: “Bugün ne kadar mutlusun?” değil, “Bugün yaşadıkların neye hizmet etti?”
Sağlıkla, farkındalıkla..
Kaynakça:
- Nduka, J. O. (2023). Impact of Hedonism on Human Psychology and Morality. Journal of Economics, Politics and Administration, 1(1), 23–34.
https://businessandfinanceanalyst.com/index.php/JEPA/article/view/4 - Şahin, A., & Karaarslan, S. (2023). Embracing Hedonism While Being Young: The Effects of Compulsive Buying, Hoarding, and Spendthrift Behavior. ResearchGate.
https://www.researchgate.net/publication/390701791 - Yu, J., Jiang, J., & Lin, T. (2023). Why are hedonists less happy than eudaimonists? The chain mediating effect of goal conflict and mixed emotions. Frontiers in Psychology, 14, 1074026.
https://doi.org/10.3389/fpsyg.2023.1074026 - Saqr, K. (2024). The Future of Pleasure: Hedonism in the Age of Algorithms. Medium.
https://medium.com/@ksaqr/the-future-of-pleasure-0b6ea77b80f9 - Brickman, P., & Campbell, D. T. (1971). Hedonic relativism and planning the good society. In M. H. Appley (Ed.), Adaptation-level theory (pp. 287–302). Academic Press.