Yazan: Uzman Psikolog İrem Balandı
Bağımlılık denince aklınıza ne geliyor? Alkol mü? Uyuşturucu? Telefon? Alışveriş mi? Yoksa sadece “başkalarının” sorunu gibi mi duruyor? Klinikte sık duyduğumuz cümlelerden biri şu: “Ben bağımlı değilim ki, sadece biraz fazla içiyorum / oynuyorum / kaydırıyorum.” Bu cümleyi kuran biri, muhtemelen bağımlılığın ne olduğunu yalnızca davranıştan ibaret sanıyor. Oysa bağımlılık, yalnızca ne yaptığınızla değil, ne hissettiğinizle, neden yaptığınızla, vazgeçemeyişinizin şekliyle ilgilidir.
Bilimsel olarak bağımlılık, bir maddenin ya da davranışın, kişinin yaşamında işlevselliğini bozacak düzeyde ve kontrolsüz biçimde tekrar edilmesidir. Beyindeki ödül sistemiyle doğrudan ilişkilidir. Bu sistem, normalde bizi hayatta tutmak için devreye girer: yemek yediğimizde, sevildiğimizi hissettiğimizde, güvende olduğumuzda dopamin salgılanır. Bağımlılık ise, bu sistemi “kısa yoldan” devreye sokar. Zamanla beyin, doğal yollarla gelen tatminleri yeterli bulmamaya başlar. Bir nevi sistem hacklenmiştir.
Peki “Bağımlı Değilim” Diyebilmek İçin Neler Olmalı?
“Ben bağımlı değilim” diyebilmek için sadece o maddeyi ya da davranışı kullanmamak yetmez. Şu sorulara dürüstçe yanıt verebilir misiniz?
Onsuz da rahat edebiliyor muyum? Kendime “bugün yapmayacağım” deyip de gerçekten yapmadığım günler var mı? Bu davranış yüzünden iş, ilişki, sağlık gibi alanlarda kayıplar yaşadım mı? Yapmadığımda huzursuzluk, sinirlilik, boşluk hissi yaşıyor muyum? Gerçekten keyif aldığım için mi yapıyorum, yoksa acıdan kaçmak için mi? Eğer bu sorulardan bazıları seni zor durumda bırakıyorsa, işte o zaman “bir bakalım” deme zamanı gelmiş olabilir.
Bağımlı Olduğunuzu Düşünüyorsanız Önce Ne Yapmalısınız?
İlk adım: suçlama ve utanma dilinden çıkmak. Bağımlılık bir karakter zayıflığı değil, bir başa çıkma biçimidir. İşe yaramıyor olabilir, ama bir işe yaramaya çalışmıştır. İkinci adım: gözlemlemek. Ne zaman yapıyorum? Ne hissediyorum öncesinde ve sonrasında? Bunu bir günlüğe yazmak çok faydalı olabilir. Niyetimiz, sadece “kötü alışkanlığı” kesmek değil; yerini neyle doldurduğumuzu da anlamak. Üçüncü adım: destek almak. Bu tek başına yürünecek bir yol değil. Psikoterapi, bağımlılığın neden olduğu kadar, neyin eksikliğinde ortaya çıktığını da araştırır. Terapide “Neden Bağımlısın?” Diye Sorulmaz Çünkü bu soru zaten savunmayı tetikler. Onun yerine şu soruyu sorarız: “Acı çektiğin şey ne?” Bağımlılık çoğu zaman bir şeyin fazlası değil, bir şeyin yokluğudur. Güvende hissetmenin yokluğu, sevilmenin yokluğu, kontrol hissinin yokluğu… Bazen de yaşanmış ama bastırılmış bir travmanın yankısıdır. Terapideki işimiz, maddeyi ya da davranışı yasaklamak değil, onun yerini neden ve nasıl doldurduğunu anlamaktır. Kimi için alkol, gece sessizliğindeki yalnızlığa ses olur. Kimi için ekran, düşüncelerinden kaçmak için bir sis perdesi. Kimi için alışveriş, değersizlik hissini geçici olarak örter.
Bağımlılık Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar (Popüler Mitler ve Gerçekler)
Bağımlılık denildiğinde çoğu kişinin zihninde benzer sahneler canlanır: elinde içki şişesiyle sızmış biri, günlerce odasından çıkmayan bir genç, işini gücünü bırakmış bir birey… Ancak bağımlılık, sadece filmlerdeki gibi dramatik ya da uç örneklerle sınırlı değildir. Ve ne yazık ki, bu yanlış imgeler nedeniyle birçok kişi kendi yaşadığı problemi fark edemez. Bu bölümde, bağımlılıkla ilgili en yaygın mitleri ve onların gerçeklerini konuşacağız. Çünkü bazen bir yanlışı düzeltmek, bir hayatı değiştirebilir.
Mit 1: “Ben bağımlı değilim çünkü her gün kullanmıyorum.”
Gerçek: Bağımlılık sıklıkla değil, kontrol kaybıyla ilgilidir. Haftada bir kez bile olsa, kişi bırakamıyorsa, düşünmeden edemiyorsa, bırakmaya çalışıp tekrar dönüyorsa bu bir bağımlılık belirtisi olabilir.
Mit 2: “Sadece madde bağımlılığı olur.”
Gerçek: Hayır. Kumar, alışveriş, seks, ilişki, spor, yeme, sosyal medya, dijital oyun… Tüm bunlar da bağımlılığa dönüşebilir. Çünkü bağımlılık “ne” yaptığımızdan çok, “neden ve nasıl” yaptığımızla ilgilidir.
Mit 3: “Bağımlı olan biri asla iyileşemez.”
Gerçek: Bu en yıkıcı mitlerden biridir. Bağımlılık kronik olabilir ama bu, çaresiz olduğu anlamına gelmez. Pek çok kişi terapi, destek grubu ve tıbbi yardım yoluyla sürdürülebilir iyilik haline ulaşabiliyor.
Mit 4: “Bağımlılık irade zayıflığıdır.”
Gerçek: Hayır, bu bir ahlaki zaaf ya da karakter zayıflığı değildir. Bağımlılık; nörobiyolojik, psikolojik ve sosyal etkenlerin iç içe geçtiği bir hastalıktır. Beynin ödül sistemini, dürtü kontrolünü ve karar verme mekanizmalarını etkiler. Yani iradeden fazlası söz konusudur.
Mit 5: “Bırakmak isterse bırakır.”
Gerçek: Keşke bu kadar basit olsa. Bağımlılık beyin kimyasını etkilediği için, kişi ne kadar istese de tek başına baş edemeyebilir. Bırakmak istemekle başlar, ama destekle sürdürülebilir.
Mit 6: “Bağımlı biri işine, ailesine devam edemez.”
Gerçek: “Yüksek işlevli bağımlı” kavramı tam da bunu açıklar. Kimi insanlar bağımlılıklarını uzun süre maskeler; işine gider, sosyal hayatını sürdürür. Ama içten içe tüketici bir döngü yaşar.
Mit 7: “Sadece kötü insanlar bağımlı olur.”
Gerçek: Bağımlılık kimseyi ayırmaz: akademisyen, anne, doktor, genç, yaşlı, evli, yalnız… Herkesin acı çekme biçimi farklıdır ama bağımlılık çoğu zaman bu acıya verilen bir yanıttır.
Mit 8: “Tek çözüm bırakmaktır.”
Gerçek: Bırakmak önemli ama yeterli değil. Asıl mesele: “Neden bağlandın?” Bu yüzden terapi sadece davranışı değil, davranışın kökenini de ele alır. Yoksa bir bağımlılık gider, yerine başka bir bağımlılık gelir.
Mit 9: “Yalnızca bağımlı olan kişi terapiye gitmeli.”
Gerçek: Aile sistemi, yakın ilişkiler ve sosyal çevre bu süreçte çok etkilidir. Özellikle madde dışı bağımlılıklarda (ilişki, oyun, sosyal medya gibi), ailelerin veya partnerlerin de desteğe gitmesi değişim sürecini hızlandırabilir.
Mit 10: “Bağımlılık konuşulursa artar.”
Gerçek: Tam tersi. Konuşmadıkça artar. Utanç ve inkâr, bağımlılığın en güçlü yapıştırıcılarıdır. Açık, yargılamayan ve bilgilendirici bir dil bu tabuyu kırmanın ilk adımıdır.
Sonuç: Mitler, bağımlılığı tanımamızı değil, görmezden gelmemizi sağlar. Ama gerçekleri konuştukça, kişi önce fark eder, sonra anlar, sonra iyileşmeye cesaret eder. Popüler Zamanın Bağımlılıkları Günümüzde en yaygın davranışsal bağımlılıkların başında sosyal medya ve mobil oyunlar geliyor. Bunlar da dopamin sistemiyle doğrudan ilişkili. Bildirim sesi, beğeni sayısı, takipçi artışı; hepsi mikro dozda birer ödül gibi çalışıyor. Ama esas sorun şu: bu ödüller hızlı, yüzeysel ve kalıcı değil. Dolayısıyla daha fazlasına ihtiyaç duyuyoruz. Tıpkı bir maddenin dozunun artması gibi, daha çok kaydırıyoruz, daha çok açıyoruz, daha çok bakıyoruz. Ve her seferinde biraz daha uzaklaşıyoruz: kendimizden, sıkıntılarımızdan, çözümlerden. Bağımlılık, savaşarak değil; anlayarak, dinleyerek ve yerine koyarak çözülür.
Kendinize şu soruyu sorun: “Onsuz kalabilir miyim?” Cevap hayırsa, onu bırakmak değil, onun yerini neyle doldurabileceğinizi konuşmak iyi bir başlangıç olabilir. Unutma, kimse bir sabah uyanıp “bugün bağımlı olacağım” demez. Ama bir sabah uyanıp “artık farklı olsun istiyorum” diyebilir. O sabah bugün olabilir…
Yakınım Bağımlı Olabilir mi? Ne Yapmalıyım?
İzliyorsunuz. Bir süredir bir şeyler ters. Daha sık içiyor. Daha çok telefonda. Eskisi kadar paylaşmıyor. Sinirli, uykusuz, huzursuz. Bir şey var ama tam da adını koyamıyorsunuz. Kendi kendinize soruyorsunuz: Acaba bağımlı mı oldu? Ama bu kadar kötü mü? Belki geçicidir… Belki abartıyorumdur… Bu yazı, tam da o belirsizliğin eşiğinde duranlar için.
Bağımlılık Yakını Olmak: Sessiz Tanıklık
Bağımlılık sadece o kişiyi değil, çevresini de etkiler. Bu yüzden biz terapide sadece “madde kullanan” kişiyi değil, onun çevresini de dinleriz. Çünkü bağımlılığın yankıları ilişkilere, güvene, ev içi dengelere, hatta bedeninize kadar yayılabilir. Ama çoğu zaman ilk fark eden siz olursunuz. Ve bu fark ediş, çoğunlukla sessiz bir endişeyle başlar. Nelere Dikkat Etmeliyim? Yakınınızın bağımlılığa dair işaretler gösterip göstermediğini anlamak için aşağıdaki soruları kendinize sorabilirsiniz:
• Günlük yaşamını etkileyen bir şekilde bir maddeyi (alkol, madde, ilaç) ya da davranışı (oyun, alışveriş, telefon) sürekli ve yoğun biçimde tekrar ediyor mu?
• Onsuz yapamıyor gibi mi? • Davranışıyla ilgili sorgulandığında öfkeleniyor ya da savunmaya geçiyor mu? • Söz verip tekrar tekrar bozduğu döngüler var mı?
• Ruh hali çok dalgalı mı? (Özellikle kullanmadığı / yapmadığı dönemlerde çöküntü, sinirlilik) • Yalan söyleme, gizleme davranışları arttı mı? • Finansal, sosyal ya da mesleki kayıplar yaşamasına rağmen bu davranışa devam ediyor mu? Bu soruların birkaçına içten bir “evet” diyorsanız, o kişi bir bağımlılık sürecine girmiş olabilir.
Ancak unutmayın: tanı koymak sizin değil, uzmanların işi. Ama destek olmak sizin elinizde.
Ne Yapmamalısınız?
• Utandırmak. “Sen kendini ne hale getirdin?”, “Hiç mi düşünmüyorsun bizi?” gibi cümleler kısa vadede işe yarar gibi görünse de, aslında kişiyi daha da içine çeker. Çünkü bağımlılığın beslendiği duygulardan biri de utançtır.
• Kontrol etmeye çalışmak. Telefonunu karıştırmak, içki şişelerini gizlemek, “beni üzüyorsun” diye baskı kurmak çözüm değil. Hatta bazen ters etki yaratır. • Sürekli nasihat vermek. Bağımlı bireyler çoğu zaman ne yaptıklarını farkındadırlar. Ama neden yaptıklarını anlayamazlar. Bu yüzden “artık bırak” demek çoğu zaman duyulmaz.
Ne Yapabilirsiniz?
1. Gözlemlediklerinizi açık ve şefkatli bir dille paylaşın. “Son zamanlarda seni çok huzursuz görüyorum. Bir şeylerin seni zorladığını hissediyorum. Eğer anlatmak istersen buradayım.” gibi bir cümle, hem gözlem içerir, hem yargı içermez, hem de kapıyı aralık bırakır.
2. Kendi duygularınızı da ifade edin. “Endişeleniyorum.”, “Kendimi çaresiz hissediyorum.” gibi duygular paylaşmak, suçlamadan destek sunmanın bir yoludur.
3. Sınırlar koyun. Sevgi, sınır koymayı dışlamaz. Özellikle bağımlılık davranışları ev yaşamını etkiliyorsa, örneğin evde madde kullanımı ya da çocukların etkilenmesi gibi durumlarda açık ve net sınırlar belirlemek gerekir.
4. Profesyonel destek için cesaretlendirin. “Biriyle konuşmak ister misin?”, “Beraber bir uzman arayabiliriz istersen.” gibi tekliflerde bulunabilirsiniz. Zorlamak yerine seçenek sunmak daha etkilidir.
5. Destek gruplarını araştırın. Özellikle Al-Anon (alkolik bireylerin ailelerine yönelik grup), Gam-Anon (kumar bağımlılarının yakınları) gibi destek grupları, yalnız olmadığınızı hissettirebilir.
Kendinizi Unutmayın..
Yakınınız bağımlılıkla mücadele ediyor olabilir. Ama siz de bu mücadelenin içinde yoruluyor, yıpranıyor, tükeniyor olabilirsiniz. Bazen de “ben dayanmalıyım” diyerek kendinizi ihmal edebilirsiniz. Unutmayın: Uçağın düşmesi halinde önce kendi maskenizi takmalısınız. Sizin iyi olmanız, onunla sağlıklı bir ilişki kurabilmenizin temelidir. Bağımlılık İyileşir mi? Evet. Zor, inişli çıkışlı, sabır isteyen bir süreçtir. Ama iyileşme mümkündür. Bağımlılık, yalnızlıkla beslenir. Anlam, ilişki ve bağ ile zayıflar. Eğer bir yakınınız için endişeleniyorsanız, bu yazı sizin için bir ilk adım olabilir. Geri kalanı birlikte yürünebilir.
Destek Grubu ve Uzman Ararken Nelere Dikkat Etmeli?
Bir sorunla baş etmek, hele ki bağımlılık gibi karmaşık bir konuyla, bazen dışarıdan destek almadan mümkün olmaz. Ancak destek almaya karar verdikten sonra şu sorularla baş başa kalabilirsiniz: Doğru uzmanı nasıl bulacağım? Her terapist bağımlılık konusunda çalışır mı? Destek grupları güvenilir mi?
Bu bölümde, bu sorulara rehber olabilecek bazı temel başlıklara değineceğim;
1. Her uzman her bağımlılıkla çalışmaz. Bağımlılık, kendi uzmanlık alanı olan bir konudur. Klinik psikologlar, psikiyatristler ve bağımlılık danışmanları bu alanda çalışabilirler. Ancak terapistin bağımlılık konusunda eğitim almış olması önemlidir.
Sormaktan çekinmeyin: “Bağımlılık konusunda çalışıyor musunuz?” “Hangi yöntemlerle çalışıyorsunuz?”
2. Terapi süreci sadece maddeyle ilgili değildir. İyi bir uzman, sadece “maddeden uzak durmayı” hedeflemez. Bu davranışın arkasındaki acıyı, boşluğu, bağı kurduğu şeyi anlamaya çalışır. Eğer bir uzman sadece kontrol ve yasak odaklıysa, bu sizi zorlayabilir. Terapide şunu hissedebilmelisiniz: “Yargılanmıyorum, anlamaya çalışılıyorum.”
3. Destek grupları yalnız olmadığınızı hatırlatır. Bağımlı bireyler veya yakınları için kurulmuş destek grupları (örneğin: Al-Anon, NA – Anonymous Gruplar, Gam-Anon gibi) aynı süreçten geçen kişileri bir araya getirir. Bazen bir terapist kadar etkili olur çünkü “ben de öyle hissetmiştim” cümlesi çok şey taşır. Ancak katılmadan önce şunlara dikkat edin: •Grup gönüllülük esaslı mı? Yönlendirme yapan kişi profesyonel ya da eğitimli biri mi? Anonimlik korunuyor mu?
4. Reçete yazma yetkisi sadece psikiyatristtedir. Bağımlılıkla birlikte gelen depresyon, anksiyete gibi durumlarda ilaç desteği gerekebilir. Bu noktada psikiyatrist desteği önemlidir. Psikologlar ilaç yazmaz, ancak sizi bir psikiyatriste yönlendirebilir.
Nereden Destek Alabilirim? (Türkiye İçin)
1. AMATEM (Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi): Birçok devlet hastanesinde bulunur. Yatarak ya da ayakta tedavi hizmeti sunar. Sosyal güvencesi olan bireyler için erişilebilir bir seçenektir. → Randevu almak için MHRS veya hastane iletişim kanalları kullanılabilir.
2. Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM): Ücretsiz psikolojik destek sunar. Alkol, madde, tütün ve teknoloji bağımlılığı konusunda bireysel görüşmeler, grup terapileri ve aile görüşmeleri yapılır. → www.yedam.org.tr üzerinden başvuru yapılabilir. → Danışma Hattı: 115 (Ücretsiz ve 7/24 açık)
3. Psikiyatrist ve Klinik Psikologlar (Özel): Özellikle madde dışı bağımlılıklarda (internet, ilişki, alışveriş, kumar gibi) terapi süreci çok etkilidir.
Uzman seçerken:
• Klinik psikolog ya da psikiyatrist olduğuna,
• Bağımlılık alanında çalışıp çalışmadığına,
• Terapi yaklaşımına dikkat edin. (EMDR, BDT, MBCT gibi yöntemler bağımlılıkta sık kullanılır.)
4. Online Terapi Platformları: Artık birçok bağımlılık terapisti online çalışabiliyor. Özellikle utanç duygusunun yüksek olduğu ilk adımlarda bu, kişinin rahatlamasını sağlayabilir.
5. Destek Grupları – Türkiye’de Aktif Olanlar:
• Alkolikler Anonim (AA): www.aatr.org
• Narkotikler Anonim (NA): www.natr.org
• Al-Anon (Alkol Bağımlısı Yakınları İçin): www.al-anon.org
• Gam-Anon (Kumar Bağımlısı Yakınları İçin): www.gam-anon.org
Unutmayın: Yardım istemek zayıflık değil, gücün ta kendisidir. Bağımlılıkla ilgili süreciniz ister kendinizle, ister bir yakınınızla ilgili olsun… Yalnız değilsiniz. Anlatmak, anlamak ve değişmek mümkün. Ve bu yolculukta ilk adım genellikle bir cümleyle başlar: “Ben bunu tek başıma taşıyamıyorum.”
Sağlıkla kalın..
Kaynakça:
- American Psychiatric Association (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.) – DSM-5. Arlington, VA: American Psychiatric Publishing.
→ Bağımlılığın tanımı, belirtileri ve türleri için temel klinik kaynak. - Volkow, N. D., Koob, G. F., & McLellan, A. T. (2016). Neurobiologic Advances from the Brain Disease Model of Addiction. New England Journal of Medicine, 374(4), 363–371.
→ Bağımlılığın irade zayıflığı değil, nörobiyolojik bir hastalık olduğunu vurgulayan önemli bir makale. - National Institute on Drug Abuse (NIDA). Drugs, Brains, and Behavior: The Science of Addiction. (2020).
https://nida.nih.gov
→ Bağımlılıkla ilgili mitler, beyin etkileri ve tedavi yöntemleri hakkında açık ve bilimsel bilgiler sunan bir kılavuz. - Maté, G. (2008). In the Realm of Hungry Ghosts: Close Encounters with Addiction. Toronto: Knopf Canada.
→ Bağımlılığa daha bütüncül ve insan odaklı bir bakış sunan, terapi diliyle uyumlu, popüler ama bilimsel dayanağı olan bir kaynak.